Son Yazılar

Estetik Kaygı: Saplantı mı Sanat mı?



İnsanoğlu; eş, arkadaş ve çevre seçiminde kendisi ile aynı veya daha yüksek değerde bireyler ile ilişki kurmaya meyillidir. Hipergami adı verilen bu davranışı dış görünüş, güç, akıl, yetenek vb. faktörler yönlendirmektedir. Daha önceki Aşk ve Cinselliğin Evrimsel Matematiği başlıklı yazımda dış görünüşün sosyal ilişkilerdeki öneminden bahsetmiştim. Her ne kadar güzellik algısı her insan için aynı olmasa ve cinsel seçimde genetik temelli kişisel beğeniler devreye girse de, toplumun çoğunluğunun beğenisine hitap eden ve bu nedenle "güzel" olarak adlandırılabilecek bireylerin varlığı da bir gerçektir. Bu nedenle "güzel" olan birey, elinde tuttuğu yüksek statü sayesinde, daha çok arzu edilecek, toplumsal basamakları çok daha kolay atlayacak, başarıları daha fazla dikkat çekecek, hataları nedeni ile ise daha az yargılanacaktır.

Ne var ki güzellik, doğuştan gelen bir özellik olarak her insanın emeksiz sahip olabileceği bir güç değil. Durum böyle iken, "güzel" olanlarla aynı gücü elde etmek isteyen diğer "güzel olmayanların" da güzel olmaya çalışması doğal karşılanabilir. Nitekim, her birey bilinçaltında güzel görünme, ilgi çekmek ve beğenilmeyi arzular. Bu amaca erişmekte de en hızlı çözüm iyi giyim ve makyaj, en kalıcı çözüm ise estetik operasyonlardır. Peki estetik doğuştan gelen adaletsizliği engellemenin bilimsel yolu olarak görülebilir mi, yoksa psikolojik bir hastalık veya tatminsizlik midir?
 
Dış görünüş insanoğlu için bir armağan veya ceza olabilir. Güzel bir kadının cilveli olarak görülen hareketlerini çirkin bir kadın tekrarladığında ucuz ve itici olarak yorumlanacak, güzel kadınla flört eden yakışıklı erkek çapkın ve sevimli görülürken, çirkin erkek abaza ve  hatta sapık olarak değerlendirilecektir. 
 

Elbette güzel doğan bir insanın güzelliği kendi başarısı değil, çirkin insanınki ise de kendi suçu değildir. Şöyle düşünelim, güzel bir kadına “çok güzelsiniz” denildiğinde kadın teşekkür eder. Ancak neden? Tamamen doğuştan gelen bir özellik için kadının başarıda kendine pay çıkarması, tamamen öğrenilmiş bir davranış olarak ona geçmişten günümüze yapılan tüm iltifatlara işaret etmektedir. Öyle ki kadının güzelliği yıllarca taktir edilmiş ve ona pek çok avantaj sağlamıştır. O halde bu bir galibiyet ve başarıdır. 

Peki, doğuştan gelme yerine sonradan kazanılan bir güzellik de övülebilir mi? Mantıken yorumlandığında iyi bir makyaj tekniği, bireysel yetenek olarak değerlendirilebilir, ne var ki kadınlar nadiren iyi makyaj yaptığını kabul eder, onun yerine güzelliklerinin doğal olduğunu savunurlar. Benzer durum estetik için de geçerlidir. Aslında risk alarak, para vererek ve acı ile sabır göstererek estetik operasyon geçiren ve bunun sonucunda güzel bir dış görünüşe kavuşmuş bir kadın cesareti ve emeği nedeniyle övülebilir. Ancak insanlar estetik operasyonlarını da nadiren kabul etmektedir.

Yalnızca doğal güzelliğin övünülecek bir özellik olarak görülmesi ve "genellikle" sonradan kazanılan, "yapay" olan güzelliğin çok da taktir görmemesinin ve saklanmasının nedeni insanoğlunun genetik bilinçaltında yatmaktadır. Öyle ki aşk ve sekste beğeni ve tercihler, üreme sonucu genetik bakımdan en güçlü, güzel, kaliteli, akıllı ve hayatta kalma ihtimali en yüksek olan yeni neslin oluşturulması üzerine kuruludur. Ölümlü olan canlılar, üreyerek varlıklarını devam ettirmeye çalışırlar. Üremeleri sonucunda ortaya çıkan yeni canlı güçsüz olur ve hayatta kalamaz ise, veya çirkin olup da başkaları tarafından tercih edilmeyip üreyemez ise, ata canlının nesli devam etmemiş olur. Bu nedenle, insanoğlu olabildiğince güzel bir karşı cins ile çiftleşme içgüdüsüne sahiptir. Ancak elbette, sonradan kazanılan güzellik, genetik bir etken değildir. Makyaj veya estetik ile güzel olmuş bir kişinin güzelliği genlerinde bulunmadığı için yeni nesillere de aktarılmaz. İnsanoğlu bu nedenle "doğuştan güzelliğe", sonradan kazanılan güzelliğe göre daha fazla önem vermektedir. Ancak yine de, doğuştan gelen kadar olmasa da sonradan kazanılan güzellik de bireyleri diğerlerinin bir hayli önüne geçirmektedir. Durum böyle olunca doğuştan gelen güzelliği ek müdahaleler ile arttırmak her iki cinsiyetin de temel içgüdüsüdür. Kadınlar bunu makyaj, giyim ve estetik ile, erkekler ise daha çok aksesuar ve sakal ile gerçekleştirmeye çalışırlar. 
 

Estetik içgüdüsüne sahip insanları beş gruba ayırabiliriz. Estetik yaptıranların oransal olarak en büyük kısmını mevcut güzelliklerini arttırmaya çalışan insanlar oluşturmaktadır. Genellikle badem göz, çenekemiği dolgusu veya botoks yaptıran bu insanlar için estetik sürekli bir aktivite değildir. İkinci grupta, zorunlu olarak estetik yaptıranlar bulunmaktadır. Herhangi bir kaza, doğuştan gelen deformasyon vb. negatif bir etken nedeniyle dikkat çekmemek ve "herkes gibi olmak" isteyen kişiler için estetik bir kurtarıcıdır. Üçüncü grupta da cinsel tercih değişikliği sonucunda zorunlu estetikler gelmektedir. Penis, vajina ve göğüs operasyonları bu tür estetiklere örnek olarak verilebilir. Dördüncü grupta "dismorfofobi" hastaları yer almaktadır. Gerçek şu ki, hepimizin vücudunda ve yüzünde beğenmediğimiz noktalar vardır, ancak dismorfofobi hastaları kendilerini büyük oranda beğenmezler ve devamlı değiştirmeye çalışırlar. Bu kişiler için estetik sınırsız bir uğraştır, nitekim ne kadar estetik olurlarsa olsunlar, kendilerini asla beğenmeyeceklerdir. Dismorfofobi tedavi edilebilen bir hastalıktır. Ancak, hastalar genellikle psikiyatrist yardımı yerine sorunun çözüm kaynağını estetikte gördükleri için hayatlarını ve varlıklarını bıçak altında harcarlar. İşin aslı, bu tür hastalara devamlı estetik operasyon hizmeti vermek, gayri-etik estetisyenlerin sağlıklı düşünemeyen insanları istismarı olarak değerlendirilmelidir. Ve son olarak, saplantılı bir şekilde başkalarına benzemeye çalışma hastalığına - estetik normopatiye sahip insanlar gelmektedir. Bu kişiler dördünce gruptakilerin aksine kendilerini sınırsız derecede çirkin görmeseler bile, başka bir bireye benzeme saplantısına sahiptirler. Dördüncü grup kadar tehlikeli olan bu grupta insanlar, saplantılı oldukları kişiye tamamen benzeyene kadar estetik operasyon geçirmeye devam edeceklerdir. 


BAŞKASINA BENZEMEYE ÇALIŞMAK

Beşinci grup, saplantılı bir şekilde başkasına benzemeye çalışma hastalığına bir örnek olaak 1985 Tiraspol doğumlu, Moldova asıllı Ukraynalı manken Valerya Lukyanova gösterilebilir. Dış görünüşü güzel olmasına rağmen, bir Barbie bebek görünümüne girmek isteyen Valerya, göğüs büyültme, ileri düzey plastik cerrahi, bel kısmını inceltmek amacıyla kaburga kemiği aldırma ve hatta kalça kemiği törpületme gibi pek çok kapsamlı operasyon geçirmiştir.





Valerya'nın estetik harici hayatına bakıldığında da instabil faktörler görmek mümkün. New Age spritüalizmine inanan Valerya, çoğunlukla yemek yemiyor, su ve özel vitaminler ile güneşin yardımıyla fotosentez yaparak sağlıklı kalınacağına inanılan ototrof yaşam felsefesine göre yaşıyor. İşin aslı, çoğu birey bu tarz instabil aksiyonlar göstermeye başladığında, çevresinin yardımı veya kınaması ile karşılaşabilir. Diğer yandan, Valerya'nın ailesi ve arkadaşları olmak üzere çevresinde de estetik bağımlısı kişilerin bulunması, psikolojik olarak çözülebilecek bir durumun profesyonel yardım yetersizliği nedeniyle sayısız estetik operasyon ve nihayetinde yarı insan yarı plastik bebek bir görünüme neden olduğunu göstermekte.





Ayrıca benzer şekilde Barbie bebeğe benzemeye çalışan iki diğer örnek olarak, yine Ukraynalı olan 26 yaşındaki Olga Oleynik ve 16 yaşındaki Lolita Richi gösterilebilir. Plastikleşmek dışında üç kadının da ortak noktalarına, estetik operasyonların yaygın olarak yaptırıldığı bir aile veya çevre ortamında büyümüş olmaları ve hayatlarında herhangi bir şekilde psikolojik yardım almamaları gösterilebilir.




Japon manken Vanilla Chamu ise 17 yaşından başlayarak sadece 2 yıl içerisinde 30’dan fazla estetik operasyon geçirerek bir rekora imza atmış. Operasyonların içerisinde göz kapakçığı genişletme ve boy uzatma gibi zor ameliyatlar da buluyor. Gerçekte esmer, Asyalı ortalama bir kız iken, şuanda kızıl saçlı, beyaz tenli etkileyici bir Kuzey Avrupalı görünümüne sahip olan Vanilla’nın en büyük amacıysa estetikleri daha da üst boyutlara ulaştırarak kendisini “parıldayan” bir porselen bebeğe dönüştürmek. Estetik ameliyat ile gerçekleşmiş en büyük mucizelerde biri hiç şüphesiz ki Vanilla’nınki. Ancak şimdilerde sahip olduğu güzelliğin devamlı olmadığı ve belli bir süre geçtiğinde yüzünde çeşitli çöküntü ve deformasyonlar oluşacağı gerçeği, estetik ürünü yapay güzelliğin bir gül olduğu, ancak dikenlerinin de gerçekten çok sivri olduğunun sağlam bir göstergesi. Üstelik, hali hazırda eski haline göre çok daha göz alıcı bir görünüşe sahip olmasına rağmen, yetinmeyip daha fazla ameliyata girmek istemesi de estetik saplantısının bağımlılık haline geldiğinin bir diğer önemli göstergesi.




Başka bir ilginç örnek yine Ukrayna’dan. Kendisini bir anime karakterine benzetmeye çalışan ve bu yolda milyonlarca dolar harcayan Anastasya Şpagina, ya da takma ismi Fukkacumi ise diğer örnektekiler kadar sert ve kapsamlı operasyonlar geçirmemesine rağmen, özellikle ilginç göz makyajı sayesinde de kendine özgü tatlı ancak absürd bir görünüme sahip olmayı başarmış. 




 
Elbette bu estetik saplantı sadece kadınlarla sınırlı ve oyuncaklara karşı değil. Kendisini Barbie bebeğin erkek versiyonu olan oyuncak Ken’e benzeten Justin Jedlica da doğa dışı görünüme sahip bir diğer estetik saplantısı örneği. 43 yaşındaki İngiliz güvenlik görevlisi Gavin Paslow da, 10 bin Sterlin harcayarak görüntüsünü filmlerdeki şeytanlara dönüştürmüş. Bu amaç için, kafa derisinin altına yapma boynuzlar yerleştirilmiş, dilinin ucu kesilmiş ve kulaklarının ucu ile dişleri sivrileştirilmiş. 




Eğitim için gittiği Güney Kore’de bu kültüre ve insanlarına aşık olan ve onlardan birisi olmayı dileyen Brezilyalı Max Fell ise plastik cerrahinin son nimetlerini kullanarak, Asyalıların yaptığının aksine, Avrupalı olan gözlerini çekik hale getirmiş ve yüzünde plastik cerrahi çalışmaları ile tam bir Koreli’ye benzemeyi başarmış. İşin ilginç yanı ise Güney Kore’nin estetik ameliyatlar konusunda dünyanın en yaygın ve başarılı ülke olması. Yapılan istatistiklere göre, her 6 Güney Koreliden birisinde batı hayranlığı var ve kendi görüntüsünü Avrupalıya benzetmeye çalışıyor. Durum böyle iken, Max’in tam tersi bir yolda ilerlemesi, Koreliler tarafından şaşkınlıkla karşılanmış. Tüm bu vakalar estetik ameliyata izin verilmesi için ilgili kişinin sağlam bir psikolojik testten geçmesi gerektiğinin birer kanıtı gibi…



İşin doğrusu bu örneklerdeki kişilerin hiçbiri psikoloji odaklı bakıldığında “tamamen sağlıklı” olarak tanımlanamaz. Amerikan Plastik Cerrahlar Topluluğu Başkanlığına göre (ASPS) de “Plastik Cerrahi kesinlikle herhangi başka bir kişiye veya hayali varlığa benzemek amacıyla kullanılmamalıdır. Bu tür davranışlar içerisinde olan kişilerde çeşitli psikolojik sorunlar bulunmaktadır.”


BAŞARILI VAKALAR, BAŞARISIZ VAKALAR

Vücut üzerinde yapılan estetik operasyonlar belli oranlarda güvenlidir, ancak insan yüzü, gelişmiş düzeyde kas ve kemik dizilimleri ve mimik etkeni ile usta bir cerrah tarafından bile tam olarak yeniden yaratılamayacak karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu nedenle yüzü daha iyi bir duruma çevirmek nispeten kolay olmasına rağmen, yüzü olduğundan çok daha farklı bir yapıya dönüştürme amacını taşıyan estetik operasyonlar nedeniyle oluşan yaygın hatalar sonucunda yüz çoğunlukla gerçek dışı, doğal olmayan, hatta birçok durumca korkutucu bir görünüme sahip olmaktadır. Estetik ameliyatlar büyük riskler barındırır. Bu nedenle sadece gerekli durumlarda uygulanması gerekliliği etik olarak kabul edilen tanımdır.

Estetik operasyonlar sonucunda çok iyi sonuçlar alınmış hastalar olduğu gibi, eskisini aratacak hale gelmiş vakalar da bulunuyor. Sırf daha güzelleşmek uğruna onlarca estetik ameliyata girip işlemler sonucunda deformasyona uğrayıp şimdi suratına bile bakılamayacak hale gelmiş birçok Hollywood ünlüsü estetiğin risklerini gözler önüne serer. Aşağıdaki resimlerde, tarafsızlık ilkesi gereği önce dünyada en başarılı operasyonları geçiren Güney Kore’den bazı örnekler ve sonrasında da Amerikan Hollywood ünlülerinin yaşadığı başarısız sonuçları görebilirsiniz.












ESTETİK AMELİYAT ÜZERİNE DİNİ BAKIŞ AÇISI

Estetik ameliyatı dini açıdan incelediğimizde, Kuran ve Tevrat’ta estetik ameliyat konusunda herhangi bir yasaklama geçmez. Bu iki dinin de felsefi boyutuna bakıldığında ise önemli olan dengeyi sağlayabilmektir. Hali hazırda güzel olan bir kişinin estetik yaptırması iki dinde de reddedilirken, çirkin bir insanın estetik ameliyatı kullanması kabul edilebilir. Farklı görünmek amacıyla yapılan ve vücudun doğal yapısını bozan müdahaleler yasaklanmışken, herhangi bir kusurdan ve deformasyondan doğan bozuklukları tedavi etmek veya değiştirmek ise serbesttir.

Pagan ve şaman dinlerinde de aynı şekilde estetik üzerine elle tutulur bir gelenek - hüküm yer almamaktadır. Ancak genel pagan yorumu "doğanın yarattığının değiştirilmesinin" doğru olmadığı üzerine kuruludur. Diğer yandan paganizmin günümüzdeki en yaygın uygulayıcıları olan neo-wiccan toplulukları, piercing, dövme, makyaj ve estetiği yoğun olarak kullanmaktadır.  

Bazı dini kesimler, estetik ameliyata “tanrının yarattığını değiştirmek günahtır” diyerek karşı çıkmaktadırlar. Hâlbuki Tanrı’nın yarattığının üzerine her zaman değişiklikler yaparız. Örneğin, Tanrı bizi cahil yaratır, ama okur, öğrenir, çalışır, gelişiriz. Beynimiz ve ruhumuz aynı kalmaz, yaşadığımız her deneyim bizi çok daha farklı seviyelere götürür. Fiziksel olarak ise, kıllarımız çıkar, saçımız, tırnaklarımız uzar ama keseriz. Yine aynı şekilde İslami ve Musevi çevrelerde yapılan en büyük vücutsal değişiklik sünnet ameliyatıdır. Bu iki din, bizzat kişinin yaratıldığı vücudunu, cinsel organı penisine belli bir modifikasyon yapmasını emreder. Durum böyleyken, “tanrının yarattığı vücudu değiştirmek günahtır" demek tutarsız olacaktır. Zaten, çoğu İslami din adamının estetik ameliyata karşı örnek olarak gösterdiği Nisa (Kadın) suresi 119. Ayette geçen durum aslında estetik ameliyat ile alakalı değildir: “Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler. Kim Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür.” Açık bir şekilde buradaki ayette bahsedilen “Allah’ın yarattığını değiştirmek” estetiğe değil, dini sistemin değiştirilmesine gönderme yapmaktadır.


ETİK VE MANTIK OLARAK ESTETİK OPERASYONLAR

Estetik ameliyat, aslında cahil bir insanın kitap okuyarak ve araştırarak kültürünü arttırması veya sıska vücutlu bir kişinin spor yaparak çekici bir vücuda sahip olması ile aynı kulvarda değerlendirilebilir. Üç durumda da eksik olan bir özelliği geliştirmeye çaba vardır. Elbette okuyup, bilgilenmek ile vücudu değiştirmenin aynı gereklilikte veya önemde olduğunu iddia etmiyorum ancak kişinin zayıf olduğu noktaları güçlendirmeye çalışması da yadırganmamalıdır. Nitekim dünyanın çürük değer sistemi çoğu durumda bilgi, kültür, çalışkanlık, zekâ ve yetenekten önce dış görünüşe önem verir. Örneğin, kariyer ve çalışma istatistiklerine bakıldığında güzel ama yeteneksiz bir kadın, çirkin ama yetenekli bir kadına göre çok daha kolay iş bulur, kariyer yapar ve evlenir. Özellikle kadınların çalıştığı sekreterlik, insan kaynakları, halkla ilişkiler, pazarlama, sunuculuk, sanat, oyunculuk gibi alanlarda dış görünüş işe alım için en büyük etkendir.

Estetik teknolojisinin gelişmesi sadece güzellik arayışında olanlara değil, aynı zamanda çeşitli talihsizlikler sonucu yüzünün doğal görünümünü yitiren kişilere de yaramaktadır. Örneğin, gençliğinde bir av tüfeğiyle vurularak yüzünün büyük bir kısmı parçalanan Richard Lee Norris yıllar boyunca maske takarak sadece geceleri dışarıya çıkabiliyordu. Çevresi tarafından aşağılandı, dışlandı, yaşadığı travmalar nedeniyle uyuşturucu kullanmayı başladı, birkaç kere de intihara kalkıştı. Ancak 2012 yılında, 150 doktor ve hemşirenin katıldığı, 36 saat süren estetik, organ ve doku nakli içeren geniş çaplı bir ameliyatın sonunda tek kelimeyle Richard’ın hayatı değişti. Ameliyat sonrası Richard’ın yaşama şansı %50’ydi ama Richard için, normal haliyle yaşamaya devam etmek, ölmekten daha acı vericiydi ve bu nedenle hiç düşünmeden ameliyatı kabul etti. Richard şimdi, rahatlıkla dışarı çıkabiliyor ve insanların arasına kaynaşıyor. Kısaca estetik ameliyatlar sadece daha fazla güzelleşmek isteyenlerin değil, Richard gibi sadece normal bir insan olarak yaşamak isteyenlerin de hayatını değiştirebilmektedir.



Estetik ameliyatlar aynı zamanda kişinin kendine güvenini arttırdığı için de desteklenebilir. Kendisini çirkin hisseden (ve samimi olmak gerekirse gerçekten de öyle olan) bir arkadaşım, yıllar önce estetik ameliyat yaptırmaya karar verdiğinde ilk başta bu isteğin gereksiz bir saplantı olduğunu düşünmüştüm. Ancak abartı kaçmadan uygulanan burun ve çene operasyonları sonucunda çok daha iyi bir çehreye kavuştu. En önemlisi de kendine olan güveni tekrar yerine geldi. Uzun süreli ruhani mutluluk için, kısa süreli bedensel acıya katlanmak, teorik olarak mantıklıdır.




İşin özü, çeşitli deformasyonlar ve gerçek anlamda çirkin bir bölgenin düzeltilmesi konularında estetik operasyonları sonuna kadar destekliyorum (Hatta bence bu gibi tüm durumlarda kişinin estetik ameliyat giderleri ise sağlık sigortası kapsamında olarak devlet tarafından karşılanmalıdır). Ancak daha fazla güzel olma saplantısı veya başka birilerine benzeme amacıyla yapılan estetik ameliyatları ise pek destekleyemem. Lakin her ne kadar yazıda estetik ameliyatın ne gibi durumlarda ahlaki veya mantıklı kabul edilebileceğinden bahsetmiş olsam da, bu tür operasyonlar için mutlak özgürlük gerektiğine inanıyorum. Zaten, her şey bir yana, dini ve etik felsefeyi de bir kenara bırakırsak estetik ameliyat kişiye mutluluk veriyorsa, tartışma bitmiştir, başka kimseyi ilgilendirmez. Ne tarzda olursa olsun, ne oranda olursa olsun… Ancak Valerya ve Vanilla örneklerinde “kimseye zarar gelmemesi kuralı” kişinin kendisine zarar verdiği için tartışılabilecek bir durumdadır. Nitekim insanlar hayatlarının bazı dönemlerinde kapıldıkları boşluk duygusu nedeniyle kendilerine uzun vadede zarar verebilecek arayışlara girebilir ve belli bir süre sonra yaptıklarından pişmanlık duyabilir. Belki yıllar sonra Valerya da normal ve daha sıradan bir görünüme sahip olmak isteyebilir ve zamanında kendisini uyarmayan çevresindeki insanlara sitem edebilir. Evet, kişilerin tercihine karışamayız, ancak zaten güzel olan bir kişi kapsamlı estetik ameliyat olmak istiyorsa veya başka bir kişiye dönüşmek istiyorsa, onu bu riskli saplantıdan uzaklaştırmak için çevresi ve ailesi gerekli uyarıda bulunabilir. Sonuçta, daha önce de dediğim gibi estetik ameliyat tehlikeli bir kumar ve bu “oyunun” sonunda Afrodit veya Eros’a dönüşmek olduğu gibi, Gorgon olmak da var...


Yazı sonrası biraz da müzik...

10 yorum:

  1. estetiki kesinlikle reddediyorum allahın verdiğine karşı çıkıyorlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sen sakalını kesme o zaaman sünnette olma doğuştan gelen vücudunu değiştirme allahın verdiğine karşı çıkma tamamı o zaman

      Sil
  2. Estetik operasyonlara karşımısınız destekliyormusunuz anlamadım vallahi

    YanıtlaSil
  3. Allah'ın verdiğini değiştirmek haramdır!

    YanıtlaSil
  4. hepzinin doğal halleri güzel estetik canavara benzetmiş

    YanıtlaSil
  5. estetik temel insan hakkı karışmamalıyız

    YanıtlaSil
  6. bence guzel kisinin estetik operasyon yamasi greksiz bu bir psixoloji bozuklukdur

    YanıtlaSil
  7. adam yakışıklı doğmuş estetike karşı çıkıyor, düşüncesiz ve bencil oluyor böyleleri

    YanıtlaSil
  8. estetik zaruri ise gereklidir

    YanıtlaSil

Google hesabı kullanmak istemeyenler yorum göndermek için Yorumlama Biçimi'nde Adı/URL kısmından seçim yapabilir.

Notral.com, Copyright © 2023. İletişim İçin E-Posta Gönder.

Tema resimleri Bim tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.