Avcı toplayıcılıktan tarımsal döneme geçen insanoğlu için, hasat zamanı, mevsimler ve deniz, göl ve akarsu seviyelerinin tahmin edilmesi önemli bir bilgi haline gelmiş ve bu kapsamda insanoğlu zamanı tahmin etmeye yönelik çeşitli girişimlerde bulunmuştur.
Zamanın hesaplanması için antik insanın önünde, kendine özgü, belirli ve devamlı bir hareketi olan gök cisimlerinden Güneş ve Ay en bariz yardımcılardı. Sümerler, Ay'ın bir döngüsünün 30 gün olduğunu hesaplamış, bu döngü zamanını bölerek hafta, gün ve saatleri üretmişlerdir. Astronomi ile ilgilenen bir diğer antik uyarlık Mısırlılar ise, Ay yerine Güneş'in hareketlerini esas alarak ilk Güneş takvimini ortaya çıkarmışlardır. Ayrıca antik dönemlerde dik çekilen uzun bir çubuğun gölgesinin gün içerisinde değişimine göre de saatler hesaplanmaktaydı.
Laodikya / Denizli Kum Saati
Her ne kadar Ay ve Güneş'in hareketi üzerinden saat ve tarihin hesaplanması mümkün olsa da, gök cisimlerinin şekli ve yörüngesi nedeniyle tüm bu hesaplamalar matematiksel küsurat yuvarlamalarından ibarettir. Öyle ki, Ay takvimlerinde bir ay genellikle 30 gün, Dünya'nın Güneş etrafında dönmesi, yani bir yıl ise 365 gün olarak kabul edilir. Diğer yandan, bir ay 30 günden, bir yıl ise 365 günden biraz daha (yaklaşık 6 saat) uzundur. Bu nedenle, antik takvimlerden günümüze bu fark artık yıl mantığı ile kapatılmaktadır.
Mezopotamya'da oluşturulan pek çok takvim artık yılların rahat hesaplanması için hem Ay hem de Güneş'in hareketlerini esas alıyordu. Bu nedenle başta Babil takvimi olmak üzere, benzer pek çok Bereketli Hilal kültürlerine ait takvimlerde hem Ay hem Güneş hesaplamaları kullanılmıştır. Orijinalde bir ay takvimi olan İbrani takvimi de zaman içerisinde Güneş'i hesaplamalarda ele alacak şekilde güncellenmiştir.
Ay ve güneşi birlikte ele alan Tibet takviminde bir yıl, ilk günü yeniay evresinden başlayan 12 adet aya sahipti. Her üç yılda bir, takvime yeni bir ay eklenir, bu sayede hem artık yıl farkı kapatılmış, hem de Tibet takvimi güneş yılına ve güneş takvimlerine eşitlenmiş olurdu. Antik Çin ve Japon takvimleri de benzer yapıdadır.
Çeşitli astronom ve matematikçilerin yardımıyla İskenderiyeli Sosigenes tarafından oluşturulan ve M.Ö. 46'da Roma Cumhuriyeti'nin son lideri olan Jül Sezar tarafından uygulamaya konulan Jülyen Takvimi, 4 yılda bir günlük eklemesi olan 365 günlük bir güneş takvimiydi. Bu takvimde orijinal olarak Mart ayı (doğanın doğumu) yılın başlangıcı kabul edilmiş, bir yılın Babillerden gelen 12'lik zoydak sistemine de uygun kalacak şekilde 12 ay olması için 6 ay 30, 6 ay 31 günlük bir düzen yaratılmış ve artık olmayan yıllarda yılın son ayı olan Şubat'tan bir gün çıkarılmıştır. Sezar ayrıca Latince "beşinci" (ilk ay Mart olduğu için Temmuz 5. aydır) anlamına gelen Quintilis (Temmuz) ayının ismini değiştirerek bu aya kendi ismini vermiştir (July). Sonrasında Jül Sezar'dan sonra Roma'nın yönetimini ele geçiren ve Roma İmparatorluğu'nun ilk imparatoru olan Agustus da Jül Sezar'dan sonra geldiği için, "altıncı" anlamına gelen Sextilis ayını değiştirerek kendi ismini vermiştir (Agustus - Ağustos). Diğer yandan Jül Sezar'dan daha üstün olduğunu göstermek isteyen Agustus, Temmuz ayının 31 gün olmasına rağmen Ağustos ayının 30 gün olmasını da kabul etmemiş ve yılın son ayı Şubat'ta 1 gün alarak Ağustos ayına eklemiştir. Günümüzde Şubat'ın 28 gün olmasının nedeni bu durumdur (daha sonraları doğanın doğumu yerine güneşin doğumu yılbaşı olarak kabul edilmiş ve yılbaşı Ocak ayına çekilmiştir).
Jülyen takviminde bir yıl 365,25 gün olarak kabul edilmişti. Diğer yandan astronomik olarak bir yılın uzunluğunun 365,2422 ( gün olması nedeniyle başta oldukça tutarlı sonuçlar veren Jülyen Takviminde, yıllar geçtikçe günlerin, hatta mevsimlerin kayması problemi ortaya çıkmıştır. Bu nedenle 1582 yılında Papa Gregorius ülkedeki matematikçilere bir yılın 365,2425 olarak hesaplandığı Gregoryen takvimini hazırlatmıştır. Jülyen ve Gregoryen takvimi arasındaki fark artık yılların hesaplanma sistemidir. Jülyen takviminde istisnasız olarak her dört yılda bir günlük ekleme yapılırken, Gregoryen takviminde istisnalar bulunur. Örneğin, Gregoryen takviminde 100'lü yıllar (1700, 1800, 1900) artık yıl olarak kabul edilmemiş ve gün eklemesi yapılmamıştır. Diğer yandan her 400 yılda bir bu 100'lü yıllar artık kabul edilir. Bu nedenle 1600 ve 2000 yılları artık yıl olarak kabul edilmiş ve gün eklemesi yapılmıştır.
Gregoryen takvimindeki istisnalar, Jülyen takvimindeki kaymanın engellenmesi amacıyla ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Jülyen takvimi Gregoryen takviminden daha ileride olup, ülkeler Jülyen takviminden Gregoryen takvimine geçerken takvimden gün silmesi işlemi yapmışlardır. Öyle ki, örneğin 1582 yılında Gregoryen takvimine geçen İtalya takvimde 10 gün ileriye atlamıştır. Zaman içerisinde farkın artması nedeniyle, 1926 yılında Gregoryen takvimine geçen Türkiye ise takviminde 13 gün ileri atlamıştır. Günümüzde iki takvim arasında hala 13 günlük fark olup, 2100 yılından sonra bu fark 14 güne çıkacaktır.
Günümüzde her ne kadar Gregoryen takvimi yaygın olarak kullanılsa da, güneşin hareketlerini tam olarak yansıtmamakta
Öncelikle, bir güneş takvimi olan Gregoryen, antik dönemlerde güneşin hareketlerini
TA
Matematiksel olarak bakıldığında, dünyanın güneşin etrafında bir turunun küsuratlı olarak 365,2422 gün olmasının nedeni gün, saat, dakika ve saniye birimlerinin astronomik gerçekler ile uygun ayarlanmamasıdır. Bir yılın tam olarak 365 gün kabul edilmesi,
her ne kadar saniye, dakika ve saatin sahip oldukları uzunluklar değiştirilerek, dünyanın güneşin etrafındaki bir turunu tam olarak yansıtacak şekilde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabı kullanmak istemeyenler yorum göndermek için Yorumlama Biçimi'nde Adı/URL kısmından seçim yapabilir.