Dini metinlerde tüm insanları sevdiği anlatılan Tanrı, neden kötü olan çocuklarını acı ve dehşet ile dolu ölümden sonraki hayata gönderir, hiç düşündünüz mü? Cehennem, Helheim, Hades, Tartarus, Irkalla, Kasırgan, Naraka... İster İbrahimi olsun, ister pagan, tarihte var olmuş pek çok dinde insanların acı çektiği bir ölümden sonraki, bazen ateş, bazen buz, bazense çürüme ve küfle tasrif edilen bir ölümden sonra cezalandırıcı mekan kavramı bulunur. Peki ama neden? Bu soruyu cevaplamak için, öncelikle empatinin ne olduğunu anlamak gerekiyor.
EMPATİ KABULLERİ
Empati, kendine ait olmayan duygu ve düşüncüleri, özümseme gerekliliği olmadan, gerekçeleri ve mantığı ile anlamaktır. Taraf tutmaz,
eleştirmez veya savunmaz. Gerçek bir empati için, o görüşe ait "ayakkabıların" kısa süreliğine de olsa giyilmesi gerekir.
Empatiyi anlamak için üç temel ilkeyi kabul etmek gerekir. İlk kabul, fikirler ve hislerin zamanla değişebileceği gerçekliğidir. Bir insanın yıllar önce düşündükleri ile daha
sonraları düşündüklerinin birbirine uymaması bir tür tutarsızlık veya zayıflık değil, kişinin kendisini geliştirdiğine ispattır. Yıllar geçse de aynı kalıplaşmış düşüncelerinden vazgeçmeyen kişi yerinde saymış olabilir.
İkinci kabul, benlik değeri ile ilgilidir. Bir kişinin
değeri, ortalama çevrenin o zaman aralığında o kişiye verdiği zamana bağlı bir parametre değil, sahip olabileceği tüm olasılıksal değerler bütünüdür. Yani, insanın sahip
olduğu değer,
kazandığı başarılar veya gösterdiği yetenekler değil, yakın çevrenin ve kendi egosunun,
kişiye
içinde sahip olduğu gizli veya açık özellikler nedeniyle herhangi bir
zaman
aralığında verebileceği değerlerin olasılıklar toplamıdır. İşte bu
nedenle,
farklı alternatif evrenlerde kişiler, farklı değerler elde edebilirler. Olasılığın birinde çevresi tarafından takdir edilen başarılı ve
sevilen bir kişi, başka bir olasılıkta nefret edilen, başarısız hatta suçlu
bir kişiye
dönüşebilir. "Kelebeğin etki ettiği" durumlarda, herhangi bir
zaman aralığında kişinin başından geçen herhangi küçük bir
olay, kişinin bütün hayatını ve geleceğini baştan sona değiştirebilir. Kişinin mevcut
durumu, geçmişinde başına gelen olaylardan kaynaklandığı için, kişi hakkında
yargılama yapılırken sadece şimdiye değil geçmişe ve hatta potansiyel geleceğe
de bakılması gerekir.
Empatinin son ve en önemli kabulü ise gelişim için daima başka
fikirlere açık olma gerekliliğidir. Yaygın bilinenin aksine, bilimsel kanunlar da dahil olmak üzere mevcut durumda varsaydığımız tüm kabuller daha fazla bilgi ile yanlışlanabilir. Bu kapsamda, zamandan bağımsız net doğrunun saptanması mümkün değildir. Evrendeki sınırsız bilgi kaynağına ulaşmadan (ki bu Tanrı veya kuantum konseptinde Laplace'ın Şeytan'ı değilseniz imkânsındır) elde edilen tüm kabuller, zamanı geldiğinde değiştirilmeye açık olup aynı doğrultuda insanın da değişikliğe açık olması gerekir.
EMPATİ KAYNAKLARI
Empati sağlayan faktörler doğrudan hisler ile ilgilidir. Bu hislerden en yaygın bilineni ise ortak düşünce hissidir. Benzer ideolojilere sahip, dil, din,
gelenek bütünlüğü olan, zevk ve hobileri kesişen bireyler arasında zayıf düzeyde
empati devamlılığı vardır ve birbirlerinin
davranışları ve hisleri arkasındaki tasarımı anlayabilme ihtimalleri yüksektir (tam tersi olarak da insanoğlu kendisine kültür, inanç ve dış görünüş olarak uzak olan bireylere karşı düşmanlık ve önyargı hissi beslemeye meyillidir).
İkinci olarak mutluluk hissi de az da olsa empatiye yol açan bir etkendir. İnsanlar arasındaki karşılıklı sürprizler ve iltifatlar, kişinin kendisi memnun kaldığı için aynı şekilde karşı tarafa da sunduğu mutualist davranışlardır.
Korku ve heyecan hisleri ise daha kuvvetli empati bağları sağlar. Aynı olaylarda ve zamanlarda, birlikte korku veya heyecan hissini duyan kişiler arasındaki bağ güçlenir. Doğal afet ve savaş gibi durumlarda gündelik hayatta zıt karaktere sahip kişilerin birbirine yakınlaşma nedeni bu empati hissidir (Sırf bu nedenle, yeni sevgililerin ilk zaman buluşmalarında korku veya gerilim filmlerine gitmeleri davranışı, aradaki bağı kuvvetlendirmesi nedeniyle yaygınlaşmıştır).
Korku ve heyecan hisleri ise daha kuvvetli empati bağları sağlar. Aynı olaylarda ve zamanlarda, birlikte korku veya heyecan hissini duyan kişiler arasındaki bağ güçlenir. Doğal afet ve savaş gibi durumlarda gündelik hayatta zıt karaktere sahip kişilerin birbirine yakınlaşma nedeni bu empati hissidir (Sırf bu nedenle, yeni sevgililerin ilk zaman buluşmalarında korku veya gerilim filmlerine gitmeleri davranışı, aradaki bağı kuvvetlendirmesi nedeniyle yaygınlaşmıştır).
Şimdi gelelim en kuvvetli bağları yaratan, acı ve hüzne. Benzer etkenler nedeniyle, benzer acıları paylaşan insanlar
arasında çok güçlü ve karşılıklı anlayış bağları oluşur. Acı insanları
birleştirir. Kültür, din, dil, cinsiyet, sosyal statü olarak farklı konumlarda da olsalar, birbirlerinin acılarını anlamaları, birbirlerinin mutluluğunu anlamalarına göre çok daha olasıdır. Savaş ve
kaza gibi durumlarda insanların aralarında güçlü bağlar kurmalarının nedeni
milliyetçilik veya yardımseverlik değil acı ve keder duygusudur. Benzer nedenlerden oluşan benzer acıları paylaşan insanlar arasında düşmanlık zorlaşır.
BİR LÜTUF OLARAK CEHENNEM
Dinlerin çoğunda insanoğlunun dış görünüş, aile, soy, dil, ırk, milliyet ve yetenekler gibi şans faktörlü doğuştan gelen özellikler yerine, yaşamın getirdiği seçeneklerde verdikleri bazı etik kararlar üzerinden yargılanmalarının arkasında mantıksal bir tasarım bulunmaktadır. Nitekim, yalnızca bazı etik kararlar dışındaki tüm davranışlar ve kararlar aslında kişinin tercihlerinden bağımsız kaotik etkenlerden oluşmaktadır.
Günümüzde verdiğimiz kararların büyük çoğunluğu genetik faktörler, aile, çevre, toplum veya deneyimlenen geçmiş olayların etkisiyle oluşmaktadır. Şüpheci bir genetik yapıya sahip bir birey yolda yardım isteyen birisinden şüphelenerek ona yardım etmeyebilir, çocukluğunda kedinin saldırdığı bir genç kedilere kötü davranabilir, ırkçılığın normal birşey olduğu anlatılarak yetiştirilen bir birey de ırkçı olabilir.
Bu nedenle, bir
insanın davranışlarının ne derece iyi veya kötü olduğunun
değerlendirilmesi için, o insana ait çevre ve geçmiş göz önünde
bulundurulmalıdır. Kötüler arasında, kötü ortamda ve kötü koşullarda
yaşamış bir kişinin işlediği bir suçla, iyiler arasında, kolay ve güzel bir hayat
yaşamış kişinin işlediği benzer suç, aynı oranda kötü kabul edilemez. Kısaca,
kötü insan olarak adlandırdığımız birey aslında iyi insan olarak gördüğümüzden,
daha iyi olabilir, siyah zannedilen bir taş parçası, vantablack'ın önünde gri gözükebilir. Ayrıca, iyi bir insanın belli koşullarda kötülük
yapabilmesi veya kötü bir insanın belli durumlarda iyilik yapabilmesi olasıdır. Bir insanı iyi veya kötü olarak sınıflandırmak için bütün hayatına ve kararlarına göz atmak gerekir. Ancak hali
hazırda yaşamı devam etmekte olan bir kişiyi değerlendirirken, geçmişteki tüm kararlarını ya da gelecekte
yapacaklarını bilme imkânımız olmadığından o kişiyi mutlak iyi veya kötü olarak
tanımlayamayız. Ancak zaten kaotik teizmde baştan herşeye kadir olarak kabul ettiğimiz Tanrı, kişinin tüm tarihsel hayat verisine sahiptir. O halde Tanrı, insanları kaosun etkilediği davranışlarına göre değil, kaostan bağımsız olan, etik tercihlerine göre yargılar.
Farklı dinlerde ve kültürlerde Cennet, Valheim, Aaru, Elysium, Avesta, Tamoanchan vb. olarak adlandırılan ölümden sonraki sonsuz huzur, iyilik ve farkındalık mekanına iyi olan ruhlar gidebilirken, mekanın huzurunu bozabilecek kötü ruhların girmesine izin verilmez. Nitekim kötülük bir kanser gibidir ve varolduğu sürece bulunduğu mekanı sarar ve insanları çürütür.
İşin aslı, toplumların küçük bir azınlığı tamamen kötü olarak değerlendirilebilecek sistematik davranışlar sergiler. Diğer yandan, bu kötü azınlığın eylemleri toplumu negatif yönde etkiler. Kendisi kurallara uymasına rağmen ödül almayan ancak kurallara uymayarak çıkar elde eden kötüleri gören iyiler de devamında kurallara uymamaya meyilli olabilir. Bu nedenle hemen hemen pek çok din, azınlık olan kötülüğün, çoğunluk olan iyiliği de çürütmemesi için önleyicilik ve empati kazandırma temelli Lex Talionis (Kısas) türü adalet sistemlerini kullanmıştır. İşlediği suçun benzeri kendilerine uygulanan bireyler, işledikleri suçun kurbanı olmayı tadarak, eylemlerinin mağduriyeti ve acısını tam olarak deneyimlerler.
Kısaca cehennem kavramı insanların cezalandırılması ve acı çekmesi için değil, yaptıkları kötülüklere birebir maruz kalarak, acı ve hüzün içinde empati kazanmaları ve ruhlarını arındırmaları içindir. Kötü olduğu için ebedi olarak yok edilmek yerine, cehennemde arındırılarak cennete hazırlanan kötü bir ruh için cehennem bir lütuftur. Bu nedenle ortalama insanoğlunun anlaması için yakılmak gibi ağır acılı bir ceza ile betimlenmesine rağmen aslında cehennem kişinin hayatında yaptığı tüm kötülükleri baştan sona, defalarca, kendini arındırana kadar deneyimlemesidir. Ateş sadece bedeni yakar, ama empati odaklı bu tür bir ceza kişinin ruhunu yakacak, neden olduğu acı ve hüznü deneyimleyecek, vicdanını içten içe kül edecek ve en sonunda bir Anka Kuşu gibi küllerinden yeniden doğmasını sağlayacaktır.
dehşet yazı olmuş bazı yerleri anlamadım yanlız
YanıtlaSilYazının empati bölümü güzeldi geliştirdi beni
YanıtlaSilBazı yerlerde anlatım fazla kastı
YanıtlaSil